Neye İnanıyoruz?
Sürdürülebilirlik bir pazarlama dili değil, bir yaşam disiplinidir.
Sürdürülebilir olmanın ilk adımı geri dönüştürmekten önce sorgulamaktır. Her ürünün nereden geldiğini, neyi temsil ettiğini ve nereye gideceğini düşünebilmek gerekir. Modadan, tüketimden ve kârdan önce vicdanla hareket etmeyi seçiyoruz.
Dönüşüm sadece doğaya dair değildir.
Bireyin bir kutu gönderip onun bir fidana dönüşmesini izlemesi kadar; bir üreticinin adının anılması, emeğinin görünür olması da dönüşümdür. Biz yalnızca atığı değil, insanı da, bakışı da, ilişkiyi de dönüştürmek istiyoruz.
Bir ürün sadece fiziksel bir obje değildir.
Bizim kutularımızda üç şey vardır: emeğin kendisi, toprağa verilen bir söz ve kullanıcıya açılan bir alan. Sustainers’tan alınan bir ürün; sabun ya da mum değil, bir sürecin parçasıdır. Sadece satın alınmaz, sahiplenilir.
Sistem dışındaki üreticilere inanıyoruz.
Bu kutular büyük zincirlerden değil, elleriyle üreten, adı anılmayan insanların ellerinden çıkar. Kadın kooperatiflerinden, küçük atölyelerden, kırsal üreticilerden, emekten doğar.
Geri dönüşüm bireysel değil, kolektif bir harekettir.
Kutu gönderen bir kullanıcıdan daha fazlasına ihtiyacımız var. Bu zincirin büyümesi, okullarda, ofislerde, etkinliklerde yayılması gerekir. Dönüşüm, yalnızca bir kişiyle olmaz. Toplumsal bir çaba, ortak bir bilinç gerektirir.
Sustainers bir marka değil, bir harekettir.
Biz kullanıcılarımızı müşteri değil, ortak olarak görüyoruz. Bu yüzden seni yalnızca izlemeye değil, katılmaya davet ediyoruz. Sadece sahip olmaya değil, geri göndermeye. Sadece duymaya değil, dönüştürmeye.
Sustainers bir kutuyla başlar. Ama fikirle yaşar.
İşte biz buna inanıyoruz.